ÜAK’ta Uygulama Birliği Sorunu

Yazar: Halid K.
Bir mahkeme salonunda belgeleri inceleyen hâkim ve arkasında dengesiz bir adalet terazisi; bir kefede düzenli dosyalar, diğer kefede dağınık dosyalar, arka planda Adalet heykeli.

ÜAK’ta Uygulama Birliği Sorunu

ÜAK’ta Uygulama Birliği Sorunu

ÜNİVERSİTELERARASI KURULUN YANLIŞ BEYAN EYLEMLERİ BAKIMINDAN UYGULAMA BİRLİĞİNİN OLMAMASI VE EŞİTLİK İLKESİNİN İHLALİ NİTELİĞİNDEKİ İŞLEMLERİ HUKUKA AYKIRIDIR.

Üniversitelerarası Kurul (ÜAK), Pek çok aday tarafından bilindiği üzere doçentlik başvurularında sistemsel yahut adayın sehven gerçekleştirmiş olduğu birtakım eylemler neticesinde sistemde veya beyannamesinde meydana gelen yanlışlıkları çeşitli şekillerde sonuca bağlamaktadır. Bu sonuçlar, karşımıza inceleme sırasına göre asgari şartların sağlanmadığı yahut etik ihlal yönergesinde karşılık bulan yanlış beyan olarak tanımlanan eylemin vücut bulması sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak adaylar tarafından bilineceği üzere bir adayın asgari koşulları sağlamıyor olması sebebiyle başvurusunun iptal edilmesi ile adayın eyleminin etik ihlal yönergesinde yer alan bir etik ihlal eylemi ile bağdaştırılarak başvurusunun iptal edilmesinin sonuçları arasında önemli birtakım farklar mevcuttur.

Bu farklar en temel şekliyle şu şekilde sıralanabilir:

  1. Asgari koşulları sağlamıyor olduğu gerekçesiyle başvurusu iptal edilen bir aday beklemeksizin bir sonraki başvuru dönemi yeniden başvuru yapabilecek iken hakkında etik komisyon tarafından etik ihlal kararı alınan aday söz konusu başvurusunu izleyen en erken 3. dönem yeniden doçentlik başvurusu yapabilecektir. (Doçentlik Yönetmeliği m.7/7)
  2. Bu sebeple aday beklemek zorunda kalacak olup doçentlik sonrası profesörlük ünvanı için beklemesi gereken 5 yıllık zaman daha geç başlayacaktır.
  3. Etik ihlal iddiasıyla karşılaşan bir adayın dosyasının incelenmesi ve bir karara bağlanması 3 dönem bekleme kuralından bağımsız olarak genellikle çok daha uzun zaman alabilmekte olup aday bu zaman dilimi 3 dönemi geçse dahi davalı kurumun incelemesini beklemek zorunda kalmaktadır.
  4. Etik ihlal eylemi gerçekleştirdiği gerekçesiyle hakkında etik ihlal kararı verilen adayın bağlı bulunduğu üniversitesine de ÜAK tarafından bilgi verilmekte olup üniversitenin etik komisyonu tarafından da soruşturma başlatılması istenmektedir. Ancak asgari koşulların sağlanmıyor olduğu kararı verilmesi durumunda böyle bir durum söz konusu değildir.
  5. Etik ihlaller bakımından 2547 Sayılı Kanun gereğince ilgili etik ihlal bakımından adaylara uygulanacak idari ve cezai yaptırımlar mevcut iken asgari şartları sağlamıyor olduğu kararı neticesinde böyle bir durum söz konusu değildir.
  6. Etik ihlal kararı verilmesi adayın akademik itibarını ve ilgili yayınları lekeleyerek itibarsızlaştırmakta iken asgari şartları sağlamıyor olmasından kaynaklı başvurusu iptal edilen aday için böyle bir durum söz konusu değildir. Aday bir sonraki dönem kural olarak aynı yayınları ile yeniden başvuru yapabilmektedir.

Bu bağlamda ÜAK’ın asgari kararı ve etik komisyon kararının aday bakımından sonuçları çoğaltılabilecek olup bakıldığında sayılan bu farklar dahi adaylar bakımından ciddi bir eşitsizlik sonucu doğurmaktadır. Bu nedenle ÜAK’ın aynı eylemlerin sonucunu farklı yaptırımlara tabi tutması Anayasa ile güvence altına alınan Eşitlik İlkesine aykırı olup bu tarz işlemler pek çok defa yargıya konu olmuştur. İdare Mahkemeleri bu zamana kadar ÜAK’ın adaylara dair bu işlemlerindeki tutarsızlıkları ve belirsizlikleri bilirkişi incelemesi ile gidermeye çalışmakta iken artık Bölge İdare Mahkemesinin güncel içtihad değişikliği kararı ile aday hakkında alınan etik ihlal kararına dair yerel mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi aday bakımından olumsuz olmasına karşın eylemin etik ihlal olarak değerlendirilemeyeceğini AÇIKÇA ÜAK’IN İŞLEMLERİNDE TUTARSIZLIK OLDUĞUNU VE BU DURUMUN EŞİT MUAMELE İLKESİNİN GEREKLERİNİN YERİNE GETİRİLMESİ NOKTASINDA ZAAFİYET MEYDANA GETİRDİĞİ VE DENK DURUMDAKİ ADAYLAR BAKIMINDAN HAKKANİYET İLKESİNE UYGUN BİR YAKLAŞIM OLMADIĞI İÇİN TARAFIMIZI HAKLI BULARAK KARARA VARMIŞTIR.

Nitekim yukarıda bahsedilen içtihad değişikliği tarafımızca açılan ve tamda makalemizin konusuyla aynı durumda olan bir adayın davasında alınmış kararın neticesi olup Bölge İdare Mahkemesinin kararına ve gerekçesine aşağıda yer verilecektir.

Karara konu olayı ve ÜAK’ın adaylar arasındaki tutarsız tavrını ortaya koymak gerekirse; genel olarak adayların en çok mağdur edildiği husus, adayların başvuru sistemine tam hakim olmaması, yanlış bilmesi, başvuru şartlarını farklı yorumlaması, başvuru şartlarında değişikliğe gidilmesi vb. sebeplerle çalışmalarını sistemde beyan ederken sehven gerçekleştirmiş oldukları birtakım hatalar sebebiyle bir kısmının jüri üyesinin etik ihlal iddiası sonucu etik komisyona sevk ve hakkında etik ihlal kararı alınması iken bir kısmının jürisinin asgari koşulları sağlamıyor olduğu değerlendirmeleri ile doçentlik komisyonuna sevki ve başvurusunun iptal edilmesidir. Bu durum artık yargı önüne o kadar çok defa gelmiş olup ÜAK’ın işlemlerindeki tezatlıklar mahkemenin de dikkatini çekmiş ve Ankara Bölge İdare Mahkemesi 20/04/2025 tarihli güncel kararı ile içtihad değişikliği ve gerekçesini şu şekilde ortaya koymuştur:

“…Her ne kadar, bakılan davada ve benzer uyuşmazlıklarda, Dairemizce doçent adaylarının Asgari Başvuru Şartlarının Sağlandığına İlişkin Bildirim Formu (Beyanname) düzenlerken yaptıkları hatalı beyanlar nedeniyle etik ihlal oluştuğu kanaatiyle kararlar verilmiş ise de, Dairemizce incelenen bazı dosyalarda, davalı idarece görevlendirilen jüriler tarafından bu hatalı beyanların, adayın beyannamesindeki ilgili bölümde yer alan puanlardan düşürüldüğü, bu düşüş sonucunda adayın ilgili bölüm veya toplam puan şartını sağlamaması halinde de asgari başvuru şartlarını sağlamadığı yönünde rapor düzenlediği, Doçentlik Komisyonunca da uygun görülmesi halinde adayın başvurusunun iptaline karar verildiği, bazı dosyalarda ise aynı durumu tespit eden jüri üyesince etik ihlali olduğu iddiasında bulunması üzerine konunun ilgili Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Komisyonu’na sevk edildiği, anılan komisyonca da bu durumun etik ihlal olarak kabulü üzerine adayın başvurusunun iptaline karar verildiği, yine benzer durumları ortaya koyan emsal kararların davacı vekilleri tarafından da dosyalara sunulduğu, bazen Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Komisyonlarının aynı durumlarda farklı kararlar verdiği, aynı eylemin bazen puanlama hatası olduğu kabul edilerek etik ihlal bulunmadığına karar verildiği de yine dosyalara sunulan emsal kararlardan görülmekte olup, NETİCE İTİBARIYLA BU HUSUSTA DAVALI İDARE İÇERİSİNDE UYGULAMA BİRLİĞİ BULUNMADIĞI, DOLAYISIYLA BU DURUMUN DOÇENT ADAYLARI BAKIMINDAN ANAYASAMIZLA GÜVENCE ALTINA ALINAN EŞİTLİK İLKESİNE AYKIRI SONUÇLAR DOĞURDUĞU kanaatine varılmıştır.

Bu bağlamda, Dairemizce yukarıda aktarılan mevzuat hükümleri birlikte ele alındığında, doçent adaylarının, “her tür bilimsel araştırma ve çalışmaları ile gerçekleştirilen bilimsel etkinlikleri, desteklenen ve/veya yürütülen bilimsel araştırma – geliştirme projeleriyle ilgili” akademik kurallara ve teamüllere aykırı davranışlarının etik ihlaline konu olabileceği, Asgari Başvuru Şartlarının Sağlandığına İlişkin Bildirim Formu (Beyanname) düzenlerken yaptıkları hatalı beyanların etik ihlali olarak değerlendirilemeyeceği, bu tür hataların davacının puanının hesaplanmasında, bir başka ifade ile asgari başvuru şartlarını taşıyıp taşımadığı hususunun incelenmesinde göz önüne alınmasının eşit muamele ilkesinin gereklerinin yerine getirilmesi noktasında ve hakkaniyet ilkesine uygun bir yaklaşım olacağı kanaatine varılmakla, Dairemizin önceki içtihatlarından ayrılmak gerekmiştir.”

Yukarıda yer verilen kararın gerekçesinden de anlaşılacağı üzere artık adayların beyannamede çalışmalarını doğru yerde beyan etmemeleri sebebiyle sehven gerçekleştirmiş oldukları hataların etik ihlal olarak nitelendirilemeyeceği bu şekilde gerçekleşen eylemlerin adayın puan durumuna göre asgari şartları sağlamaması olarak ele alınması gerektiği bu durumun idarenin eylemlerindeki tutarsız ve eşit muamele ilkesine aykırı tavrın ve ikircikli tutumun ortadan kaldırılması için gerekli olduğu ortaya konulmuş ve bu yönde karar verileceği sonuca bağlanmıştır.

KARAR NEDEN ÖNEMLİDİR?

Bu kararın adaylar bakımından önemli olmasının sebebi öncelikle bu şekilde mağduriyet yaşayan aday sayısının azımsanmayacak kadar fazla olması olup akabinde kendi ile aynı durumda olduğu halde daha farklı ve hafif sonuçlarla karşılaşan adayların varlığına bizzat bilen gören adayların idareye ve adil bir değerlendirme sürecinin yürütüldüğüne dair inancını kaybetmesi ve maalesef bu kanaatinde haklı olmasıdır.

Diğer yandan içtihad değişikliği şu anlama gelmekte olup bundan sonra yargı merci önüne gelecek olan bu yöndeki uyuşmazlıklarda uygulamasını ve inceleme tarzını değiştirmiş olup idare işlemlerinde bir düzeltmeye gitmese dahi (ki idarenin kamu yararı için düzeltmesi gerekecektir) bu tarz durumlar için nasıl bir sonuçla karşılaşılacağı işbu konu yargıya taşındığında bilinmektedir. Yani yerel mahkemeler farklı yönde hareket etse dahi Bölge Mahkemesi nihai kanaati veren merci olarak kendi uygulamasının nasıl olacağını ortaya koymuştur.

İşbu karar ÜAK’ı bağlayıcı nitelikte olup bu anlamda her daim savunmalarında dile getirilen adayın jüri üyesi raporunda böyle uygun görmüştür yaklaşımı bu konu özelinde geçersiz kılınmıştır. Bu noktada önemli olan şu husus da ifade edilmelidir ki Anayasamızca güvence altına alınan eşitlik ilkesinin delindiği ve adayların en çok eşitsizliğe maruz kaldığı nokta, adayların jüri süreçlerinin farklı farklı olması ve kurumun jürilerin raporlarını denetleme merciinin bazı aşamalarda (eser inceleme gibi) olmaması ve yahut oldukça zayıf ve işlevsiz olması ve bu sebeple jüriler üzerinde bir yaptırım öngörülmediğinden kaynaklı keyfiliğinin sınırlarının aşılmasıdır.

Sonuç olarak; bu makalemizde emsal kararla beraber üzerinde durduğumuz husus esas olarak ÜAK’ın adaylar arasındaki hakkaniyeti gözetmeyen ve hukuka aykırı olan işlemlerini değiştirmesi, düzeltmesi ve denetimini daha sağlıklı yapması gerektiği olup etik ve asgari yaptırımıyla bu noktada karşılaşan adaylar bakımından emsal niteliğinde olan bu kararın doçentlik başvuru sürecinde benzer durumları başka aşamalarda yaşayarak farklı sonuçlarla karşı karşıya kalan diğer adaylar bakımından incelenerek sonuca bağlanması ve bu yönde idarenin eylemlerinin düzeltilmesinin mahkeme kanalıyla da olsa sağlanarak adaylar arasındaki eşitsiz muamelenin ortadan ivedilikle kaldırılması gerekliliğidir.

Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir